Zanzibar , Safari (Tarangire National Park, Lake Manyara, Serengeti National Park, Ngorongoro Crater) , Arusha-Kilimanjaro
Peruya mı gitsek, yok olmadı Şiliye mi gitsek derken Tanzaya-Kenya' ya karar kıldık ve ne yalan söyleyeyim yıllardır hayalini kurduğum birşey gerçek oldu. Çoğunlukla hijyen, tehlike konularından dolayı insanların pekte gitmeyi cesaret edemediği bu iki harika ülke kesinlikle bu tarz insanların değil, tamamen maceracı ruhların ülkesi. Biz 12 günü Tanzanya'da malesef geriye kalan 4 günüde Kenya'da geçirdik. Bunun sebebi ise yapmak ve görmek istediğimiz çoğu şeyin Tanzanya'da olmasıydı.
Tanzanya ile ilgili bilmeniz gereken en önemli şeyler; Çoğunlukla birçok şey ' Pole Pole ' ve genellikle ' Hakuna Matata ' (:
Tanzanya Tarihcesi :
ZANZIBAR
Ulaşım : Uçağımız sabaha doğru 2:45 gibi hava alanına indi. Vize işlemleri için önce gidelim ve önce bizimkisi olsun diye düşününce en sona kaldık(: İlk verenlerin pasaportları en altta kaldığı için en son siz alabiliyorsunuz. O yüzden oluruna bırakın bence (: Vize ücretine gelince 50$.
Herşeyi hallettigimizde saat 4'e yaklaşıyordu. Havaalanı küçük olduğu için havalanının içinde beklemenize izin verilmiyor. Bu sebepten çantalarımızı alıp dışarda saatin biraz daha ilerlemesini bekledik. Sonra kendimize taksiyi paylaşmak için 3 kişi daha bulup büyük bir minivani 5 kişi 35$ lik bir fiyata kapatarak Zanzibar'a giden feribotun olduğu noktaya gittik. Hava hala oldukça karanlık ve sokaklar tehlikeli olduğu için söförümüz Hasan bizi yalniz bırakmak istemedi ve 30 dk kadar onun arabasında uyuduk.
Saat 6'da biletimizi feribot istasyonundan alıp sabah 7'deki feribota binerek Zanzibara yola çıktık.
Feribot fiyatları yerel halk ve turist için farklı. Turist kategorisindede VIP ve B Class mevcut. Tüm turistler VIP ile giderken B Class ile giden sadece bizdik. B Class bilet alirsaniz yerli halkla birlikte seyahat ediyorsunuz fakat Feribotlar oldukça yeni ve temiz olduğu için VIP ile B Class arasinda pek bir fark yok. VIP 40$, B Class 35$. Bu feribotların en kötü tarafı çok sallıyor olması, yediklerinizi çıkarma olasılığınız çok muhtemel. Yolculuk 2 saat sürüyor.
Zanzibara havaalanından küçük uçaklarda var. International'dan 5 dk yürüyerek domestic kısma geçip biletinizi alıp 15 dk süren bir uçuş süresiyle Zanzibara ulaşabilirsiniz. Uçak biletlerinin kişi başı 80$ olduğunu duyduk ama tanıştığımız bir çift pazarlikla kişi başı 50$ 'a uçtuklarını söylediler. Uçak bileti içinde pazarlık olur mu demeyin, Tanzanya'da herşey için pazarlık edebilirsiniz (:
Ayrıca Tanzanya için akşam 9'dan sonra tehlikeli olduğu söyleniyor. Biz bu sebepten akşam 7 'den sonra Stone Town dışında otelimizden uzaklaşmadık. Ozellikle Dar es selam ve Arusha için gerçekten dikkatli olsanız iyi olur. Arusha'dayken bunu daha iyi anladığımı söylebilirim. Ülkede ışık olmadığı için sokaklar karanlık ve ansızın herşeyinizi isteyen birkaç adam tarafından dövüldüğünüze tanık olabilirsiniz.
Stone Town
Stone Town Zanzibar'in başkenti. Benim tavisyem 2 gününüzü burada mutlak harcamanız çünkü Stone Town'da hem görülecek yerler var hemde birçok turun başlangıç noktası burası.
Kalacak yer konusunda da seçici olmanızı tavsiye ederim çünkü Tanzanya'da en büyük problem elektrik kesintisi ve su. Otelinizde elektiriğin olmaması büyük problem oluşturabilir. Biz bu sebeplerden muhteşem çalışanları olan ve konumu iyi olan Zenji oteli seçtik.
Otelinize adım atınca Stone Town çıkışlı turları size bir katalog halinde sunuyorlar. Baharat Turu genelde hep aynı fiyatta (15$ ) fakat biz Prison Island turumuzu sokakta tanıştığımız Ahmed isimli birinden aldık çünkü otelde 50$ olan turu Ahmed'de 15$ di, hemde private (:
Spice Tour : Tamamen baharatların tanıtıldığı ve ağacından, toprağından baharatları deneyeceğiz bir tur. Zanzibar'a gidipte bu turu yapmayan yok, mutlak listenize bu turu alın derim. Baharat turunda çok çok Mix Spice Tea almanızı tavsiye ederim. Muhteşem bir çay bence.
Kahve konusunda da çok net fikrim Tanzanya kahvesi Kenya kahvesinden çok daha iyi, tabi benim damak zevkime göre.
Prison Island Tour : Vakti zamaninda getirip bırakılan dev kaplumbağalar bu adada çoğalmaya başlamış. 198 yaşında devasal kaplumbağalar var. Adayı ilginç kılan şey sadece bu değil, manzarası ve turkuaz mavisi denizide ayrı güzel. Adada yüzebilirsiniz ve ben şiddetle yüzmeden dönmemenizi tavsiye ederim çünkü denizin dibini çok rahat görebiliyorsunuz. Ayrıca Nungwi yada Jambiani'de çok kalmak yerine 1-2 gün burda kalıp bu denizin tadını çıkarabilirsiniz çünkü zanzibarda gördüğüm en muhteşem deniz burdakiydi. Deniz Cam gibiydi lafı burası için kesinlikle söylenebilir.
Snorkelling Tour : Biz bu turu yapmadık ama bu turda populer olanlardan biri..Dalışa meraklıysanız kesinlikle yapmalısınız
Dolphin Tour : Kizimkazi'den başlayan bu turda yunuslarda yüzme imkanı buluyorsunuz. Buda çok populer turlardan biri
Stone Town'u gezmek içinde tur var ama benim tavsiyem kendinizde gezebilirsiniz. En fazla 2-3 saatte tamamlayacağınızı düşünüyorum.
Bu turlar dışında daha opsiyon çok fakat en populerleri bunlar. Birde gün batımında Mnemba adası turu var, bu tur daha çok Nungwi'de populer çünkü mesafe ordan daha yakın.
Foradhani Parkı gunduz ne kadar sakın ise akşamları bir o kadar canlanıyor. Ben ilk günlerde hiç çekinmeden aksamları Foradhani Parkında kurulan açık yemek pazarından pizza yiyip, baharatlı çaydan (Mix Spice Tea) içtim ve tek kelimeyle ikiside çok iyiydi. Zaten akşamları turistlerin yemek yemek için en çok tercih ettiği yemek pazarı burası. İnsanlar burda sosyalleşiyorlar (:
Slave Market mutlak görmeniz gereken yerlerden biri. Zanzibar bir dönemler arapların buralara hakim olması ve köle ticareti yapmasına tanık olmuş bir ada imiş. O dönemlerde köleleri dayanıklılık testine soktukları zindanların olduğu Slave Market'in hemen yanında Ingilizler tarafından yaptırılmış kilisede mevcut.1873 senesinde Ingilizler köle ticaretine son veren antlaşmayı imzalatarak bu duruma son verdirmiştir.
Benjamin Mkapa Road üzerinde yürürseniz birçok pazar alanına rastlayabilirsiniz. Burada bir balık pazarıda mevcut. Adanin birçok yerine gidebileceginiz Dala Dala minibüsleride bu yol üzerinde. Biz hiç binmedik ama çok kalabalık olduğu söyleniyor.
Freddie Mercury 'nin evini merak ediyorsanız oldukça şaşıracaksınız çünkü oldukça sıradan biryer, müze yerine dükkan yeri olarak kullanılıyor.
Gecenin 9-10 gibi sonladığı bu yerde yapacak çok birşey bulamayıp erkenden yatmak bir klasik haline gelmişti bizim için. İçki bulmakta zorlanmayacagınızı söyleyebilirim, Mercury Bar turistlerin çoğunlukla tercih ettiği mekan olsada biz orayı çok sevmedik. Ayrıca gün batımı için Africa House önereceklerdir ama biz orayı da begenmedik cünkü gün batımı sırasında tekneli bir fotograf karesi yakalamak için en kötü mekan burası. Böyle bir fotografı çekebileceginiz en güzel yer Floating Restaurant.
Hediyelik eşyaya gelince, Mercury'nin evinin olduğu yerden ara sokaklara girerseniz sizi binlerce hediyelik esya satan dükkanlar karşılayacaktır. Çok sıkı pazarlık etmeniz lazım, ben bile pazarlık edemeyen biri olarak buralarda kendimi aştığımı söyleyebilirim (:
Bu arada gitmeden önce okuduğum onca blogda hediyelik esya için çok yüksek rakamlar söylenmiş!! Tahta masai biblolarının 5-10 dolardan fazla olmadığı söyleyebilirim. Sanırım yüksek rakamlara alanlar Armani Masai biblosu aldılar (:
Ayrıca Tanzanya'dan sonra Nairobi'ye geçme planınız varsa, City Hall Way sokağında herşeyin çok ucuz olduğu hediyelik eşya pazarı var, burdan da alabilirsiniz. Herşeyin aynısı ve daha ucuzu bu pazarda yer alıyor.
Nungwi
Jambianide ayırtmış olduğumuz otelimize Stone Towndan 20 dolar vererek ulaştığımızda bu otelin ve Jambianin bizim için hiç uygun olmağına karar verip, taksiye binip Nungwi'ye gitmeye karar verdik. Jambiani ve Nungwi arasi daha uzak olduğu için söförümüz Yahya ile tekrar pazarlığa girip 35 dolara anlaştık. Yahya bizi Nungwi'de oldukça bütçeli ve lokasyon, restaurant olarak çok iyi bir otele getirdi.
Bizim Jambianiyi tercih etme sebebimiz Nungwi'nin kalabalik olma ihtimaliydi ama hem yerel seçimler hemde low season olduğu için Nungwi oldukça sakindi. Yani beyaz kumumuzu birçok turist ile paylaşmak zorunda kalmadık hatta tum sahil nerdeyse bize ait gibiydi (:
Jambianiyi tercih etmeme sebeplerimizden biride gel-gitten dolayı denizin jambianide daha çok çekilmesi daha çok yosun birikmesine sebebiyet verdiği için, denize ulaşmak için 500 mt yosunların üzerinden yürümek hiçte cezbedici değildi. Kimileri jambianiyi buna ragmen tercih etsede biz yanlış bir tercih yaptığımızı düşünüp Nungwi'yi tercih ettik.
Nungwi ayrıca bir köyün içinde ama sakin köye giripte fotograf cekmeyi denemeyin, dayak yiyebilirsiniz. Ben bayram sabahi köyün içinde biraz turladım ama bayramı kutlama seklimiz gercekten çok farklı (:
Nungwi'de sabahları kalkıp sahilde yürüyüş yapabilir yada sabahın erken saatlerinde balıktan donen balıkçıları fotograflayabilirsiniz.
Plaj partileri perşembe, cuma, ctesi oluyormuş, biz bu konuda sanssızdık.
Biz Miki'nin yerinde 4 gün kaldıktan sonra yolumuzu safari için Arusha'ya çevirdik.
SAFARI (Tarangire National Park, Lake Manyara, Serengeti National Park, Ngorongoro Crater )
Ipuçları :
* Sizde bizim gibi turla degil kendiniz tatilinizi planlıyorsanız, safariyi mutlak gitmeden önce ayarlamanızda fayda var. Safaribookings.com' daki fiyatlar gözünüzü korkutmasın. Araştırınca ve birebir yazışınca fiyatlar farklılaşabiliyor. Biz low seasonda gittiğimiz için günlüğü 150$ olan Budget tur (çadırlarda kalıyorsunuz ve maceracı ruhunuz varsa bunu tavsiye ederim) satın aldık.
*Aşılarınızı olmayı unutmayın. Sarı Humma ve Tifo aşısını devletin belirlemiş olduğu Seyahat Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olabilirsiniz. Sıtma içinde gene aynı yerden gerekli ilaçları veriyorlar. Mutlak bu aşıları yaptırın. Ayrıca Tanzanya'da belli girişlerde sağlık karnenizde sorulabilir. Aşınızı olup, karnenizi almayı unutmayın.
* Biz Dar es selamdan dönüş bileti bulamadığımız için dönüşü Nairobi'den yapmaya karar verip, safari öncesinde Zanzibara gitmek zorunda kaldık, oysa sonrasında gitmek daha eğlenceli olabilirdi. Siz safari yapacaksanız tatilinizi Nairobi'den yada Kilimajaro'dan başlatmanızda fayda var. Türk Hava Yollarının direk Kilimanjaro'ya uçuşları var. Zaten tüm safariler Arusha'dan başlıyor, mutlak oraya gidiyor olmanız gerekecek.
*Safari kıyafetleri alınmasının zorunlu olduğu yazılmış birçok yerde ama sanırım hayat algımız bu insanlarla çok farklı. Sinek ısırdığı için böyle giyiniyorlarsa, inanın bana sinekler pantalonunuzun üstünden bile çok çılgın ısırıklar atabiliyor. Ben kan grubumdan dolayıda biraz şanslıydım. Arkadaşım sinek savar kullanmasına ragmen, özellikle geceleri sivrisinek ve sinekler çok ısırdı. Biz Low Seasonda orda olduğumuz için hava çok sıcak değildi ve kolu uzun gömlek, pantalon bizi çok darlamadı ama High Seasonda hava sıcaklığı fazla olduğu için sizi safari kıyafetleri darlayabilir. Ama genede siz fotograflarınız havalı çıksın istiyorsanız gidip pahalı safari kıyafetleri alabilirsiniz (:
* Bazı Milli parklarda akşamları çok sıcak olabiliyorken Serengeti ve özellikle Ngorongoro çok soğuk oluyor. Ngorongoro'da titrediğimi ve üşümekten uyuyamadığımı hiç unutamam. Diğer parklarda akşamları sweatshirt yeterliyken, Ngorongoro için kesinlikle kalın bir monta ihtiyacınız olacaktır. Tabi bu durum Budget-Camp turları için geçerli. Eğer Lodge yada otelde kalacaksanız, bu kalın şeylere çok ihtiyacınız olmayacaktır.
* Her Milli Parkın giriş ücreti farklı, 45$ - 75$ arasında değişkenlik sağlıyor. O yüzden safari için verdiğiniz miktarın çokta olmadığını anlıyorsunuz.
* Tarangire,Lake Manyara ve Ngorongoro'da hayvanlar göç etmiyor.
Ulaşım : Dar es selam'dan iç hatlarla Kilimanjaro'ya uçtuk. Uçuş için FastJet'i seçmiştik fakat müşteri hizmetleri ve web siteleri hatalı çalışıyor. Biletimizi değiştirmek istediğimizde web sitesi hata verdi, Call Center hiç cevap vermedi gibi uzun ve sinir bozucu şeyler yaşadık. Tanzania Airlines var, siz onu deneyebilirsiniz. Havaalanına ulaşınca, safari için anlaştığımız firma bizi aldı ve akşam Arusha'daki otelimize bıraktılar.
TARANGIRE NATIONAL PARK
Arusha'daki otelimizden safari için anlaşmış olduğumuz Green Horizon ( http://www.greenhorizonsafaris.com) sahibi Leonard bizi alıyor ve safari için söfürümüz Adam ile yola çıkıyoruz. Adam çok komik ve konuşkan biri olduğu için tüm safarinin çok eğlenceli gececeği belli gözüküyor ve öylede oldu (:
Adam'e turdaki diğerlerinin nerde olduğunu sorduğumuzda, bize Serengeti'de katılacaklarını söylediğinde aşırı sevinmiştik çünkü grup tur satın almıştık ama iki gün boyunca private tur olacaktı ve biz istediğimiz gibi fotoğraf çekebilecektik. Ve böylede oldu, hatta daha iyisi oldu; diğerleri gelmekten tamamen vazgeçti ve grup tur fiyatına private tur almış gibi olduk. Denecek tek şey, tanrı bizi seviyor oldu (: Leonard çok üzgün, biz çok mutluyduk (:
Adam bizi ilk Tarangire Milli Parkı'na getirdi. Aniden birçok zebra, antilop, zürafa, kuş cinsi görünce kendimi kesinlikle National Geographic'in içine düşmüş gibi hissettim.
Burda birçok hayvana doyduktan sonra akşama doğru Adam bizi Masai köyüne götürdü. Köye giriş standart 50$ ve içerde yaptıkları hediyelik eşyadan satın almak zorunda olduğunuzuda unutmamanız lazım. 10-20$ dolar seklinde kişi başı aldığımız hediyelere para ödedik. Size ne zor sartlarda yaşadıklarını gösterdiklerinde bu verdiğiniz parayı hayırseverlik gibi algılayabilirsiniz ve bizim için fotoğraf çekmek önemli olduğu için verdiğimiz para önemsizleşiyor.
Masailer uzun boylu olmaları ve yükseğe zıplamalarıyla ünlüler ve inek karşılığı kadın almaları bir yaşama biçimi. Köyünde ne kadar çok küçük klube varsa o kadar kadına sahip olduklarını temsil ediyor. Bir kadına karşın 15 inek veriyorlar. Kadın güzel ise bu sayı artabiliyor ve bir masainin ne kadar kadını varsa o kadar zengin olduğunu temsil ediyor. Su onlar için ciddi sıkıntı ve eğitimsizler ama ben bir mühendis mantığında Adam'a masailerin nasıl ingilizce konuşabildiklerini ve verdiğimiz parayla naptıklarını sordum. Aldığım cevap karşısında verdiğim paraya üzüldüm çünkü turistlerden aldıkları parayla inek satın alıp, o ineklede yeni kadın alıyorlarmış. İngilizce bilmeleri ise açıklanamiyor bile (: Kahrolsun bağğğğzıı şeyler...
Köyden ayrılıp kamp alanımıza geldik ve ilkel şartlarda yaşama merhaba dedik. Elektrik yok, banyo için oldukça uzağa yürümek zorundaydık ve banyolar çok pisti (tabiki bize göre ). Çadırımız koyuyordu ve içinde birçok sinek ve sivrisinek vardı. Arkadaşımın sinirleri bozulup kontrolsuz komik tepkiler vermeye başladı ((: Ben kamp hayatına alışık olduğum için şartlardan şikayetçi olmadım.
Akşam yemeği zamanı gelince tüm parklara bizimle gelecek olan aşçımız Matias ile tanıştık. Matias işini çok ciddiye alan ve bir o kadarda muhteşem yemekler pişiren biriydi. Ben kendisini ilk gördüğüm an çok sevdim ve tüm yolculuğumuz boyunca sevgim ve saygım iyice arttı. Hayatımda gördüğüm en erdemli, en karakterli kişi Matias sanırım. Hayata karşı büyük bir doygunluğu var ve her konuda çok sakin ve olgun. Anlıyacağınız Safari ekibi olarak hem şöförümüz hem aşçımız olarak muhteşem bir ekip olduk.
LAKE MANYARA NATIONAL PARK
Kamp hayatına alışık olan ben yastıksız uyumaya alışık olmadığım için gece boyunca hiç uyuyamadım ve sabah kalkar kalkmaz yastık istedim. Adam hemen yastık buldu. Hoş yastıklarda kirli ve kokuyordu ama olsun artık yastığımız vardı. Sabah Matias'ın hazırladığı kahvaltıdan hemen sonra Lake Manyara için yola koyulduk.
Lake Manyara o kadar ilginç bir park değil. Tarangire'de gördüğümüz hayvaların aynısını burdada görüyoruz fakat burda değişik maymun çeşitleri var. Flamingoları görmek için bisikletle ayrı bir tur yapmanız lazım ama ben ertesi gün ağrılarla Serengetiye yola çıkmak istemediğimden bu bisiklet turuna hiç sıcak bakmayıp gitmedim. Lake Manyara küçük olduğu için erken kamp alanına döndük ve biraz köyün içinde gezindik. Akşam gene Matias'in hazırladığı yemeği yiyip, yapacak birşey olmadığından ve sabahları 5:30 gibi uyanmak zorunda olduğumuzdan gene erkenden ( akşamları 8 gibi yatıyorduk ) yattık ve yastığım olduğu için çok güzel uyumuş güne uyandım.
SERENGETI NATIONAL PARK
Sabah çok erken kalkıp kahvaltının sonrasında eşyalarımızı jeepe koyup, Matias'ıda alıp yola koyulduk. Serengeti uzak olduğu için 3 saat yolda geçiyor. Ngorongoro parkından geçip Serengeti'ye ulaştığımızda yol yüzünden çok yorgunduk çünkü yol çok taşlı ve sürekli zıplayarak gidiyorsunuz.
Serengeti'ye girdiğimizde bir şaşkınlaşıyoruz. Natinal Geographic'te Serengeti düzlükleri deniyordu, hakkaten hep düzlük. Ngorongoro'daki krater patlamasından dolayı büyük bir kısmı ağaçsız ve kurak.
Arkadaşım sürekli Adam'e aslanların nerde olduğunu soruyor çünkü Tarangire ve Lake Manyara'da Big Five adına gördüğümüz tek şey Filler idi. Daha görmeyi hedeflediğimiz Bufalo, Leopar, Gergedan ve Aslanlar vardı. Serengeti'ye yola çıktığımız gün hava kapalıydı ve Serengeti'ye ulaştığımızda yağmur yağmaya başladı ve biz biraz daha aslan görme ümidimizi yitirmek üzereyken Adam'e diğer jeeplerden haber geldi ve iki tane erkek aslanın olduğu yere ulaştık. Yağmurun altında çok masumca oturmalarına tanık olduk. Hayatımızda ilk defa bu kadar yakından aslan görünce tabiki yüzlerce fotoğraf ve birçok video çektik. Hava biraz düzelince yavaş yavaş birçok hayvanı görmeye başladık. 20 tane aslanın bir ağacın altında yemek sonrası dinlenmelerine tanık olduk.
Hava kararmaya başlayınca kampa vardık ve beni ilk şaşırtan kampımızın birçok gazel, fil ve baboonla çevrili olmasıydı. Özellikle yüzlerce baboonın çadırımızın yanında olması beni biraz ürküttü ama Adam sagolsun yüreğimize su serpti çünkü baboonlar gece onları leopar yemesin diye ağacların üstüne çıkıp aşağı inmiyormuş.. Ya peki Leoparlar ?? :p :p
Akşam yemek yerken fillerin hemen yanımızda ağaçları devirmesini duyuyoruz, sırtlanlar uluyor derken ben banyoya bile gitmeye korkar oldum. Gece boyunca tuvalete bile korkudan gitmedim ve çokta rahat uyuduğumu söyleyemem. Hoş tüm gece boyunca güvenlik kampın etrafında nöbet tutuyor ama genede insan bir tedirgin oluyor.
Sabah 5:00'da uyanıyoruz ve o manzarayı sanırım hayatımda hiç unutamayacağım. Gökyüzündeki yıldızlar hayatımda görmediğim kadar büyük gözüküyordu ve sanki uzansanız gökyüzüne dokunacak gibisiniz. Ekvator'a yakın olmanın avantajları sanırım (:
Sabah 6:00'da yeniden serengeti'de havyanları görmek için yola çıktık. Şanslıydık çünkü gene 15 tane aslanın olduğu bir aileye rastlıyoruz. Onlar çok sakin, bizler ise çok heyecanlıyız (: Sonrasında aslan görmek bizim için normal hale dönüşmeye başladı çünkü Serengetide heryer aslan. Leoparda görünce Big Five'in 3'ünü tamamlıyoruz. Şansımıza cheetah da görüyoruz ve kampa geri dönüş yoluna koyuluyoruz. Kampa çok yaklaştığımızda ( 400m kadar ilerde kampımız vardı ) 12 tane dişi, 1 erkek ve 2 yavru aslan ailesini görüyoruz. Kampa bu kadar yakın, bu kadar geniş aslan ailesi olduğunu birgün öncesinde görmüş olsaydık sanırım tüm geceyi ayakta yada jeepin içinde geçirebilirdik.
Bu ailenin bize birde süprizi oluyor : bir yaban domuzu gören birkaç dişi aslan ayaklanıyor ve savaş başlıyor. Bizim heyecandan kalbimiz fırlayacak gibi oluyor. Dişi aslanların hepsi koşup yaban domuzunu tam yakalayacakken erkek aslan ayaklanıyor ve son darbeyi indiriyor. Biz bu sırada bir fotoğraf bi video derken başımız dönüyor. Erkek aslan yaban domuzunu yerken dişiler sadece seyrediyor ve bizde onları seyrediyoruz. Sanırım Serengeti gözümüzde bir daha ilahlaşıyor. Kampa gider gitmez Matias'a bu olayın fotograflarını ve videolarını gösterip etraftaki diğer turistlere de böyle bir olaya tanık olduğumuz için havamızı atıyoruz (:
Matias'ın hazırladığı harika öğle yemeğini yedikten sonra Ngorongoro'ya yola çıkıyoruz. Yol boyunca Serengeti düzlüklerini seyrederken buraya tekrar geleceğime dair kendime söz veriyorum (: Gerçekten değer.
NGORONGORO NATIONAL PARK
Kamp alanımıza gelince gene aynı sistematik sekilde çadırımızı kuruyoruz. Artık yastığımın yerlerde sürünmesine alışıyorum bile (: çünkü üzerimdeki pantolan bile nerdeyse kirden gözükmemeye başlamıştı, banyo yapmak anlamsızlaşmıştı çünkü 3-4 saat sonra gene kirleniyorsun ama bu yaşamı oldukça benimsemiştik ve çok mutluyduk. Kapitalizmden uzak, sadece karnımızın doyduğu, amacımızın hayvanları görmek olduğu bir yaşam beynimizi fazlasıyla boşaltmamıza yardımcı olmuştu. Çadırımızı bile kokmasına rağmen ev olarak benimsemiş, Adam ve Matias'i yakın dostlarımız olarak algılamaya başlamıştık. O gün kampa gün batımından önce ulaştığımız için hafif krater manzaralı kamp alanımızda uzanıp dinlenirken, bu yaşamı ne çok sevdigimizi ve gitmenin ne kadar zor olacağını konuştuk arkadaşımla. O bile benimsediğine göre doğal hayat her insanin içinde özlediği birşeydi diye düsündüm. Sanırım insan kapitalizm manyaklığından temel ihtiyaçlarının ne olduğunu unutuyor ve burda tekrardan temel ihtiyaçlarla bile çok mutlu olabileceğini anlıyor.
Ngorongoro'da Matias bize son akşam yemeğimizi hazırlıyor. Adam ve Matias ile sohbet ediyoruz ve bu sırada kampımızın su tankından su içen iki tane fil olduğunu duyuyoruz, hemen mutfağın yanına koşuyoruz. Fil bize bakıyor, biz ona. Kim kimin alanını işgal ediyor çok belli ama filler genede sakin. Su tankımızdaki suyla duş aldığımızı, yemeklerimizin o sudan yapıldığını söylemeye bile gerek yok tabi (: Hava çok soguk olduğu için uyumayı tercih ettim ve yatmadan önce banyoya dişimi firçalamak için giderken banyo kapısının önündeki Zebraları görüp kaçtığımı hiç unutmayacağım (: Doğal olarak onlarda beni görünce kaçtı ama ben onları orda beklemiyordum. Gece soguktan uyuyamadığım için birçok değişik seslere tanık oldum. Gece kampımızı bufalolar basmış (:
Sabah gene çok erken kalkıp kratere doğru yola çıkıyoruz. Bu kez hedefimiz gergedan görmek ve onuda görüyoruz. Bufaloda oldukça fazla.. Ve Big Five'i tamamlıyoruz. Adam bizi Kenya sınırına yakın bir yerde bir göle götürüyor. Bu gölde yüzlerde Hippo var ve bu gölün kenarında piknik yaptıktan sonra üzerimizde tatli bir yorgunlukla kampa dönüyoruz. Safarimiz Adam ve Matias ile burda sona eriyor.
Adam bizi Arusha'daki otelimize getiriyor. İçimizde inanılmaz bir burukluk oluşuyor. Adam ve Matias'a veda etmek büyük anlamları olan birşey bizim için. Matias'a yemek için ne zaman 'Assente Sana ( teşekkür ederim demek ) ' desek çok ilginç bir tonda 'Karibu (birşey değil demek)' derdi. Assente Sana diye sarıldığımda gene o tonda ' Karibu ' dedigi anda insan bu tonlamayı hiç unutmayacağını anlıyor. Üzgünüz ama Leonard'ın ansızın belirmesi havayı değiştiriyor ve Leonard bizi sessiz bir yerde bir masaya oturtuyor, Kilimanjaro'yu konuşuyoruz.
KILIMANJARO NATIONAL PARK
Leonard bizden grup tur iken özel tura dönüşen safarimiz için ekstra para istedi fakat biz vermeyince bizi Kilimanjaro'ya arabayla değil, halkın kullandığı otobüslerle gönderme kararı aldı ve bizde buna itiraz etmedik. Kilimanjaro için yeni rehberimiz David.
Akşam hava kararmadan Arusha'yı turluyoruz ama insanların fazlaca rahatsız etmesi bizi kötü hissettidiği ve hava kararmaya yaklaştığı için otelimize dönüp yatak, temiz banyo gibi unutmuş olduğumuz şeylerle ile yeniden tanışıyoruz.
David ertesi sabah gene çok erken gelip bizi otelimizden aliyor ve Kilimanjaro için bir otobüse biniyoruz. Otobüs dolmadan kalkmıyor, 50 kişi olduktan sonra Moshi'ye kadar bu otobusle gidiyoruz. Ordan gene bir otobuse biniyoruz ve Kilimanjaro'nun girişine ulaşıyoruz. Ama bu yolculuk 5 saat sürüyor ve Leonard'a hafiften söyleniyoruz. Kilimanjaro'ya giriyoruz ve 3000m'deki Mandara Hut'a 4 saatte tırmanıyoruz ve malesef bulutlardan Kilimanjaro'nun eteklerini göremiyoruz ve park kapanmasına yetişmek için hizlica inmeye başlıyoruz. İnişimizde 2 saat sürüyor ve daha dönmek için 5 saatlik otobüs yolculuğumuzu düşününce resmen Kilimanjaro kabusa dönüşüyor. Sanırım Leonard bize ekstara para vermedik diye fazla kızdı ((:
Dönüş yolunda ben bir aptallık yapıp çantamı sırtıma takınca çantamı açıp güneş gözlüğümü çaldıklarını farkettim ama çabuk farkettiğim için telefonumu çalınmaktan kurtarmış oldum.
Kilimanjaro bize biraz fazla geliyor (:
Otelimize gelince zaten saat gece 11 olduğu için hızlıca çantalarımızı toplayıp ve yatıyoruz çünkü sabah gene çok erken kalkıp Nairobi'ye yola çıkacağız.
Tayland / Kamboçya sınırından otobüsle geçmiştik ve oldukça eğlenceli bir geçişti. Bu sebepten Tanzanya / Kenya arasında da karayolunu tercih etmek istedik. Bu iki ülke arasında iki otobüs firması var, biri RiverSide, diğeri Impala ve fıyat 35$ imiş ama biz 30$ satın aldık ve bu konuda da gene bize Leonard yardımcı oldu (: Sanırım Leonard herşeye rağmen bizi sevdi (:
Tanzanya maceramız böylece sona eriyor. Zihnimizde, benliğimizde birçok anıyla Naoribi'ye yola çıkıyoruz ve seyahat ettiğim muhteşem ülkeler arasında Tanzanya hemen Nepal'den sonra yerini alıyor.
Bu muhteşem ülkeyi, Matias'i, Adam'i, Serengeti'yi, hayvanları, çadırımızı, harika yemeklerimizi asla unutmayacağım. Hepsi bana yeniden saf/duru insan olmayı gösterdi.